ARABESKRAPiN YENİ FORUMU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ARABESKRAPiN YENİ FORUMU

TÜRKİYENİN YENİ ARABESKRAP MERKEZİ
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Neden Kur'an Okuma

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Axi_Repçi
DeSaRj OnLiNe
Axi_Repçi


Erkek
Mesaj Sayısı : 1369
Yaş : 39
Nerden : Tekirdağ / Çorlu
İş/Hobiler : Raşel Kalfası
Lakap : Dj-TövßéKaR axarayliii-68 2oo8 - 2o11® MeLaNKoLiq PeSiMiST ღ
Rep : 1629
Kayıt tarihi : 30/12/08

Neden Kur'an Okuma Empty
MesajKonu: Neden Kur'an Okuma   Neden Kur'an Okuma EmptyPtsi 09 Şub. 2009, 20:03

KUR'AN OKUMANIN ÖNEMİ VE DİNDEKİ YERİ



Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kitabı hakkıyla okurlar. Çünkü onlar, o kitaba güvenirler. O kitabı görmezden gelenler ise zarara uğrayanlardır. (2 Bakara 121)

Bu ayette anlatılan kitap Allah tealanın kitabıdır. Bu ayetten anlaşıldığına göre kitabı okumak ona güvenmekle alakalıdır. Kitabı okumayan ona güvenmiyor yani inanmıyor demektir. Çünkü çok ciddi iddialarda bulunan bir kişiyi dikkate almamak ona güvenmemekle /inanmamakla ilgilidir. Kişinin Kur'an'ı Kerim'e yaklaşımı onun imanıyla doğru orantılıdır. İman arttıkça Kur'an'a ilgi artar. Çünkü Kur'an alemlerin Rabbinin sözüdür. Dünyadaki sıradan insanların sözlerini bile çok merak eden insanlar Kur'an'a ilgisiz kalıyorlarsa onu hakkıyla tanıyamamışlar demektir. Allah'ın kitabını önemsemeyenler zarar edeceklerdir. Kitabı hakkıyla okumak demek; onu takip etmek, gösterdiği yolda iz sürmek, ona uymak demektir. Tabi ki uymak için anlamak lazımdır. Günümüzde çoğu insanın yaptığı gibi sevap kazanmak için anlamını bilmeden Kur'an'ı Arapça orijinalinden okumak onu hakkıyla okumak değildir. Kur'an'ı hakkıyla okumak demek onu anlamaya çalışmak ve ayrım yapmadan her ayete kesin itaatle olur. İsterse bu ayet, onun çıkarlarına veya düşüncelerine uygun gelmesin. Günümüzde müslümanım diyen herkes Kur'an'ın Allah sözü olduğunu kabul eder. Fakat ona, işine gelmeyen bir ayet okunduğu zaman onu kaale almaz. Veya çarpıtır. İşte böyle yapanlar Kur'an'a güvenmiyor demektir.



Allah mü'minlere gerçekten büyük ikramda bulunmuştur. Çünkü onlara içlerinden bir elçi göndermiştir. O elçi Allah'ın ayetlerini (sözlerini) onlara bildiriyor… (3 Al-i İmran suresi 164)

Elçinin görevi kendisine bildirilenleri ekleme ve çıkarma yapmadan aynen insanlara aktarmaktır. İnsanlar eğer o elçinin (peygamberimizin) getirdiği sözü (Kur'an'ı) dinlemez ve itaat etmezlerse o elçiyi kabul etmemiş olurlar. Çünkü elçinin getirdiğini dikkate almamak elçinin elçiliğini anlamsız kılar. Yani "ben peygamber aşığıyım", "canım kurban olsun senin yoluna" dedikleri halde elçinin getirdiği Kur'an'ı göz ardı edenler elçiyi hiçe saymışlar demektir. Ve bütün iddiaları boşa gider. O açıdan bir kişi ben peygambere inanıyorum, peygamberi seviyorum diyorsa onun getirdiğini Kur'an'ı dikkate almalı, ona kayıtsız kalmamalıdır. Müslümanlık lafla olmaz. Ben İslam dinindenim diyen kişi İslam'ın, insanın ve her şeyin sahibi olan Allah'ın sözlerini (Kur'an'ı) dinlemelidir.



Ey Muhammed de ki: "Ben, şu Mekke'yi kutsal kılan ve her şeyin sahibi olan Allah'a kul olma emrini aldım. Ayrıca Müslüman olma ve Kur'an okuma emri aldım. O halde kim (bunları yaparak) doğru yola gelirse bunları kendi si için yapmış olur. Ben sadece uyarıcıyım." (27 Neml 91-92)

Bu ayetlerde üç şey emredilmiştir. 1. Allah'a kul olma 2. Allah'ın emirlerine teslim olma (Müslüman olma) 3. Kur'an okuma. İlk iki şart ise ancak Kur'anı okuyup doğru anlamakla olur. Kur'an'ı anlamadan, Allah tealaya kul olmak ve teslim olmaktan söz edilemez. Kur'an okumak Rabbimizin en önemli emirlerindendir.



Ey örtüsüne bürünüp yatan! Gecenin yarısında kalk ve ağır ağır (düşünüp anlayarak) Kuran oku. (73 Müzzemmil 1) Bu ayette gecenin yarısında kalkıp Kur'an'ı büyük bir ciddiyetle okumak emrediliyor. Bu emir İslam'ın geldiği ilk günlerde verilmiştir. Çünkü yapılacak görev çok ağır ve ciddi bir görevdi ve işin çok sıkı tutulması gerekiyordu. Müslümanların Kur'an'ı çok iyi öğrenmeleri için bu ağır emir verilmişti. Ve mü'minler bu emre hemen sıkıca sarıldılar. İlk günlerin zorluğu geçince yüce Allah bu emri aynı surenin sonunda şu şekilde hafifletti: "Gece ve gündüzün ölçüsünü koyan Allah'tır. Gece yarısında kalkıp Kur'an okuma işine sürekli devam edemeyeceğinizi Allah bilir ve size rahmetiyle yaklaşır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geldiği kadarını okuyun." (73 Müzzemmil 20) Bu ayette Kur'an okuma emri tamamen kaldırılmamış, fakat Kur'an okumaya ayrılan zaman kişinin kendine bırakılmıştır. Kişi içinde bulunduğu şartlara göre günde az veya çok mutlaka Kur'an okumalıdır. Yani günde az veya çok Kur'an okumak Allah tealanın emridir. Çünkü Kur'an dinin ana kaynağıdır. Din hayatın her köşesinde olduğuna göre hayatımızın her gününde Allah'ın sözlerini öğrenmeli ve hatırlamalıyız. Kulluk bilincimiz ancak bu şekilde canlı kalır. Bir müslümanın buna her gün ihtiyacı vardır. Bir insan günde birkaç ayet Kur'an öğrense birkaç yıl içinde Kur'anın tamamını öğrenebilir. Bir toplumda bireyler Kur'an ile meşgul olurlarsa toplumda Allah'ın istediği güzellikler hakim olur. Tabiattaki muhteşem denge toplumsal hayatta da kurulmuş olur. Çünkü tabiattaki düzen ve kuralları koyan da, Kur'an'daki ilkeleri koyan da Allah'tır. Tabiatın mükemmel işleyişi bu kuralların işleyişine bağlıdır. Nitekim günümüzde Allah'ın koyduğu doğal dengenin bozulmasıyla küresel ısınma gibi bozulmalar ortaya çıkmıştır. İşte Allah'ın bireysel ve toplumsal hayatla ilgili emirlerine uyulmazsa o toplumda da huzursuzluk ve bozulmalar mutlaka yaşanır. O halde bir toplumdainsanlar Kur'an'daki ilkelere göre hayatlarını düzenlerlerse o toplumda mükemmel bir ahenk oluşur. Tıpkı evrendeki muhteşem ahenk gibi



Sana vahyedilen Kur'an'ı oku; namazı kıl; muhakkak ki namaz, çirkinliklerden ve yasaklanmış şeylerden insanı korur. Şu kesin ki Allah'ın kitabı en büyük olanıdır. (29 Ankebut 45)

Bu ayette Kur'an okumak ile namaz kılmak ayrı ayrı emredilmiştir. Günümüzde çoğu insan namaz kılmanın Allah'ın bir emri olduğunu bilir fakat Kur'an'ı okumanın da Allah'ın emri olduğunu hatta en büyük ibadet olduğunu bilmez. Kur'an'ı okumak (anlamak) en büyük ibadettir. Çünkü biz dine ve kulluğa dair her şeyi ondan öğreniriz.



Onlar Kur'an'ı tedebbür etmezler mi? Yoksa kalpleri üzerine kilitler mi vurulmuş? (47 Muhammed 24)

Bu ayette geçen "tedebbür" kelimesinin anlamı; zihinde önceden var olan -çevreden ve tabiattan elde edilen- bilgi ile Kur'an'ı karşılaştırmak demektir. Buna göre yukarıdaki ayetin anlamı şöyle oluyor: "Onlar, kendilerinde önceden var olan bilgilerle Kur'an'ı birlikte değerlendirerek gerçeği bulmaya çalışmazlar mı?" Evreni yaratan da, insanı yaratan da, Kur'an'ı gönderen de Allah olduğu için bu üçü arasında asla uyumsuzluk ve çelişki olmaz.

Biz de Kur'an'ı okurken bu üçü arasındaki ilişkiyi çok iyi kurmalıyız. İşte tedebbür budur. Kur'an'ı, yaratılışımızda var olan özellikler ve tabiattan elde ettiğimiz kazanımlar ile birlikte değerlendirirsek yanlış yorumlar yapmayız. Din konusunda yapılan yanlış yorumlar, bu ilişkiyi iyi kuramamaktan veya bu üçünden birini ihmal etmekten, yanlış anlamaktan kaynaklanır.



Ey peygamber! Doğrusu bu Kuran senin için ve insanlar için bir hatırlatma ve kesin bir bilgidir. Siz bu Kur'an'dan sorumlu tutulacaksınız. (43 Zuhruf 44) Peygamberimiz de Kur'an'a uymakla yükümlüydü. Aynı yükümlülük bizim için de geçerlidir. O da bizim gibi kul idi. Fakat bir farkla ki; bize örnek gösterilmiş bir kul. "O yüce bir peygamberdi, biz kim ona uymak kim" gibi düşünceler yanlıştır. Peygamberimiz Kur'an-ı Kerim'de gösterilen yüce ahlak ve kulluk ilkelerini hayatında somut olarak yaşamıştır. Bu yüzde ona "yaşayan Kur'an" denmiştir. Bize düşen de Kur'an'ı anlayarak okumak ve peygamberimizi örnek alarak tıpkı onun gibi Kur'an'ı hayatımızda somutlaştırmaktır.



Kim Rahman olan Allah'ın kitabına aldırış etmezse, onu bir şeytan kuşatır ve onun arkadaşı olur. Nitekim onu yoldan çıkarır. Buna rağmen o hala doğru yolda olduğunu sanır. (43 Zuhruf 36-37)

İnsanların çoğu "biz Kur'an'ı anlamayız" gibi bahanelerle Kur'an'dan uzak kalır, aldırış etmez, görmezden gelir, Kur'an'a karşı soğuk durur. Kendine rehber ve yol gösterici olarak Kur'an'ı seçmeyen böylelerine başkaları yol gösterir. Arkadaş edindiği kişi zamanla onu yoldan çıkarır. Fakat o bunun farkına bile varamaz, hatta kendini doğru yolda sanır. Çünkü şeytan doğru yolun üzerinde oturur ve insanları buradan döndürmeye uğraşır. Yani şeytan bizim yanımıza kötü iş yapacağımızda değil hayırlı işler yapacağımızda gelir ve bizimle mücadele eder. Yanlış yapanlarla şeytanlar niye uğraşsın ki? Çünkü onlar zaten kendi yoldaşlarıdır. Bazı insanlar da insanlara dini söylemlerle koyu bir dindar olarak yaklaşır. İbadet ederler, islami kavramlar kullanırlar, hatta Kur'an'ı ezbere bilirler. Fakat Kur'an'ı anlamaya çalışmazlar veya anlamak istemezler. Hayatlarının merkezine Allah ve Allah'ın kelamı Kur'an yerine başka kitap veya insanları koyarlar. Bazı iyi niyetli insanlar da (Kur'an'ı bilmedikleri için) bunlara uyarlar. Bu insanlar çok samimi ve iyi niyetli olabilirler. Fakat din konusunda niyetin iyi olması tek başına yeterli değildir. Allah'a kulluk ederken Allah'ın gösterdiği yöntemlerin dışına çıkılmamalıdır.

Yanlışı herkes kolayca fark eder ve açıkça yanlışa davet edenler insanlar tarafından pek kabul görmezler. Fakat doğruyla karışmış yanlışı herkes fark edemez. Bunu ancak Kur'an'ı hakkıyla okuyanlar ve aklını çalıştıranlar fark eder. İşte yukarıdaki ayette dikkat çekilen husus budur. Bir kişi Kur'an'ı dikkatle okumazsa, ona aldırış etmezse şeytan onu çok kolay saptırır. Bu gibi yanlışlıklar genelde bir fikri veya bir kişiyi sorgulamadan kayıtsız şartsız kabul etmekle başlar. Bir kişiyi eleştiriye kapattığınız anda yanlışlar başlar ve o yolun sonu şirke kadar varabilir. Bizim sorgulanamaz tek kutsalımız Kur'an'ı Kerim'dir. Çünkü Kur'an yüce Allah'ın sözüdür ve bunun binlerce delili vardır. Biz duygularımızla veya varsayımlarla değil aklımızı kullanarak bu sonuca varırız. Kur'an'ı iyi bilen bir kişi –aklını da kullanırsa- kolay kolay yanlış işler yapmaz ve yanlış akımlara kapılmaz. Allah aklını kullanmayan insanları sevmez. Bir ayette şöyle buyurulmuştur: "Allah, aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır." (10 Yunus 100) Buradaki kastedilen pislik küfür ve şirktir. Bu pisliklerden ancak aklını kullananlar kurtulur. Özetle Kur'an'ı dost edinen Allah'ın sevgisini kazanır. Kur'an'a aldırış etmeyen kişi şeytanın dostluğuna davetiye çıkarmış olur. "Kimin arkadaşı şeytan olursa, o arkadaşların en kötüsüne düşmüş demektir." (4. Nisa 38)



Benim Kitap'ımdan yüz çeviren bilsin ki onun sıkıntılı bir dünya hayatı olur ve kıyamet günü de onu kör olarak diriltiriz. O zaman: "Rabbim! Beni niçin kör olarak dirilttin, oysa ben dünyada gören bir kimseydim" der. Allah da: "Ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun, önemsememiş, ilgilenmemiştin. Bugün de seninle kimse ilgilenmeyecek, önemsemeyeceksin" der. İşte haddi aşanları, Rabbinin ayetlerine güvenmeyenleri böyle cezalandıracağız. (20 Taha 124-125-126-127) Kur'an-ı Kerim'deki evrensel prensiplere uymayanlar mutlu olamazlar. Çünkü insanı yaratan Allah'tır. Ve nelerin insanı mutlu edeceğini, nelerin ona zarar vereceğini en iyi o bilir. Allah teala şöyle buyurmuştur: "Yaratan yarattığını bilmez mi?" (67 Mülk 14) Onun için hayatlarının merkezine Allah'ın kitabını değil de başka şeyleri koyanlar mutluluğu asla tadamazlar. Böylelerinin ahiretteki durumları ise daha da acıklı olacaktır.



Prof. Dr. Abdulaziz BAYİNDİR





KUR'AN OKURKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?



Kur'an- Kerim'i, şartlanmamış bir beyin ile okumalıyız. Gerçi bu çok zor bir durumdur. Çünkü yetiştiğimiz ortam, kültür seviyemiz, ekonomik şartlar, aldığımız din eğitimi…vb. beynimizi önemli ölçüde şartlandırır. Zaten yaratıcı düşünce de en az şartlanmış beyinle mümkün olur. Beyinleri şartlanan insanlar yaratıcı düşünemezler. Fakat çeşitli fikirlere açık olursak önemli ölçüde bu sorunu aşmış oluruz.

Ayrıca Kur'an'ı daha iyi anlayabilmemiz için değişik bilgi dallarında donanımlı olmamız gerekir. Örneğin; kişi tarih, sosyoloji, psikoloji, fen, dil ve mantık bilimlerinde ne kadar derinlemesine bilgiye sahipse Kur'an'ı o kadar sağlıklı anlar. Kur'an'ı, yaratılıştan sahip olduğumuz içgüdüsel değerler ve tabiattan elde ettiğimiz bilgi ve tecrübelerle beraber okumalıyız.

Biz Kur'an'ın Allah teala sözü olduğunu –kanıtlarıyla- kesin olarak bildiğimiz için ona kayıtsız şartsız teslim oluruz. Kur'an dışındaki hiçbir kitap veya düşünceyi kayıtsız şartsız kabul etmeyiz. Allah teala, her bireyin kendi içinden ve çevreden edindiği bilgi ve tecrübelerle hür olarak düşünmesini istemektedir. Bunu bu şekilde başarabilirsek bağnazlıktan, sığ düşünmeden, taklitçilikten, hurafe ve batıl inançlardan, başkalarının peşine takılıp onların kulu olmaktan kurtuluruz. Edilgen bir hayat değil etken bir rol üstleniriz. Ömrümüzü kafa sallayarak değil kafamızı çalıştırarak geçiririz. Bunu da üye olarak değil bir birey olarak başarabiliriz.

Kur'an'ın orijinal dili Arapça olduğu için maalesef çoğu insan Kur'an'ın orijinalini anlayamıyorlar. Fakat bir mü'min olarak Kur'an'ın mesajından mahrum kalmamalıyız. Türkçemize çevrilmiş Kur'an meallerini okuyabiliriz. Fakat onların da çok ciddi eksikliklerinin, hatta bazen hatalarının olduğunu bilmeliyiz. Buna rağmen Kur'an'ımızın yüce hakikatlerinin takipçisi ve iz sürücüsü olmalıyız. Çeşitli mealleri incelemeli, Kur'an hakkında yapılmış çalışmaları takip etmeli, temel Kur'an kavramlarını öğrenmeliyiz. Ve bunu bir zaman parçasıyla sınırlamamalı, bütün bir ömre yaymalıyız. Hangi mesleğe sahip olursak olalım bir mü'min olarak bu konuyu da asla ihmal etmemeliyiz. Biz ısrarcı olursak Kur'an-ı Kerim paha biçilmez mana hazinelerini bize cömertçe sunar.








--
↓ ↓ ↓ L Ü T F E N İ N C E L E Y İ N ↓ ↓ ↓

*Biz bu Kitab'ı sana indirdik ki; her şeyi açıklasın. Nahl suresi 89. ayet
*Onu (Kuran'ı) açıklamak bizim işimizdir. Kıyamet suresi 19. ayet
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://arabeskrep.forum.st
 
Neden Kur'an Okuma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» KURAN-I KERİMDEN NASİHATLER‏
» Hapşıran bir kişi neden 'elhamdülillah' demelidir?
» Hapşıran bir kişi neden 'elhamdülillah' demelidir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ARABESKRAPiN YENİ FORUMU :: DİN & İSLAM-
Buraya geçin: